28 Mart 2021 - Pazar

Yazgıyı Değiştirenler

Yazar - Emir Baskın
Okuma Süresi: 6 dk.
Emir Baskın

Emir Baskın

emirbaskin@gmail.com -
Google News
İnsan ile hemhal olsun isterdim sevgi, sonrası rüya gibi olsun. Dışarıda bir şey yok her şey içeride , bu nedenle herkesin kalbine yerleşen bir virüs tasarlansaydı keşke, kötülük yapan herkesi sarıp sevgi pandemisi yaratan.
 
Çocukluğumdan beri us'umda ki ütopyaların ayrıntılarını tamamlarım, ben büyüdüm onlarda büyüdü. dut ağacının tepesinde 'arya' söylerdim ne olduğunu bile bilmeden tüm sesleri taklit ederek ve kendi içimde bütünlüğümü yakalıyordum ağacın yaprakları orkestra'm ve ne ilahi bir şef idi rüzgar.
 
benim masalsı beklentilerim doğrultusunda seyir etmedi korona, doğudan yükselen kraliçe herkesi sevgi ile kutsamalıydı ve biz evlerimize yuvalarımızda çok mutlu olduğumuz için çekilmeliydik.
 
boğazdan geçen gemileri " bu hafta da yunuslar yüzmeli" diyerek durdurmalıydık. nefs'imize sahip çıkıp nefesimizi kesecek maskeler takmamalıydık. ellerimiz evlerimizin yakınında akan derelerde yıkanmalıydı ve kedilere su kabı koymak zorunda kalmamalıydık.
 
masalım gündüz gözüyle gördüğümüz global bir kabusa dönüştü ve çocukların çocukluğundan geçti bu kabuslar. ve bu kabusları tatlı rüyalara dönüştüren sihirli parmakları olan bir kahraman çıkageldi geceleri evlerimizde umut yayarak gezinen. bu kahramanın adı 'Çağatay Akyol' idi. sihirli arp'ı ve parmakları ile rüyalarını sihirledi çocukların her gece, çocukların huzurlu uykularında ki mırıldanmaları o'nun  senfoni orkestrasıydı artık, beraberce huzurlu bir geleceğe notalar gönderdiler.
 
biz bu kahramanlara tek tek ulaşamazdık ve onlarda kurtarılması gerekenleri bulamazlardı, çünkü biz bütünün parçalarıydık ve o kahraman çıkageldi ve her ruhu adresledi tek tek kahramanlarına ,o 'devlet opera ve balesi genel koordinatörü Oğuz Sırmalı' idi. usanmadan her gün 2 kere kontrol etti her birimizi 'iyi miyiz'? diye.
 
Büyüklerin de sihre ihtiyacı vardı ve fareli köyün kavalcısın bekliyorduk fareleri kovup bizi veba'dan kurtarması için. Ve çıka geldi sihirli fülüt'ü ile 'Bülent Evcil'. O çaldı peri masalını, bizim üzerimizden ağırlıklarımız döküldü. Zamanda yolculağa çıkarabilen sizi, kaç kahraman geçebilir ki hayatınızdan.?
 
Yüklerimizden kurtulurken adım adım yeni bir peri masalına ihtiyacımız vardı ve yarattığımız peri masalını herkese anlatacak bir 'havari'ye. öyle bir havari ki bu ne cinsiyeti var anlatırken masalı ne cismi olduğu yerin sesi kulaklarımızdayken. 'peter pan' gibi hem uçuyor anlatırken hem de müziği ile masalın içinde rollendiriyordu bizi 'İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı Gökçe Kurt Elitez'
 
Yalnız kaldığımız gecelerde hüzünbaz şarkılara yaslanıp dua ettiğimizde boğazımız düğümlendi ve söyleyemedik ağlarken şarkılarımızı, yetmedi nağmesiz seslerimiz, yüreklerimize. işte tam o anda sihirli bir ses acımıza, hasretimize ortak oldu kulaklarımızdan kalbimize yol alarak. kusurdan uzak parmaklarında notalar dilinde sihirli kelimeler büyüledi bizi ' İstanbul Devlet Operası Soprano Burcu Soysev'.
 
Bir pelerin aramadık kahramanlarımızda ve o da pelerinsiz ve gülümseyerek elllerini uzattı bize piyanosundan kısa bir süre çekerek ve bizi de alıp salonuna misafir etti. kedisini ve prosunu bizimle paylaştı sevdiğimiz ve bize iyi gelen şeylere tutunmamızı hatırlatarak. kimi gün başka kahramanlarla işbirliği yapıp beraber taşıdılar yardım kolilerini evlerimize, bilyonlarca nota çıktı kolilerden ve hepsini dinlemeye yetecek kadar kulak bile yoktu bizde sevgili ' Pianist Gökhan Aybulus'.
 
Gelecekten en mahrum olduğumuz günlerde geleceğe tutu'nuşu ile, yarına hazırlanışı bizi yarına davet edişi, genç ve inançlı zihni ile hevesimizi tazeleyen piyanonun gelecekte ki kraliçesi bu günün kahramanı ' Pianist Tutu Aydınoğlu' evlerimize değil sadece umutlarımıza misafir oldu.
 
Avengers'ın yenilmezliğine ve intikamcılığına ihtiyacımız varken  fezadan yükseldi sesi ' Golden Horn Brass'ın ve hiç erinmediler memleketin dört bir yanından göğe yükselip, 
Korno'larını üfleyip bizi uyanık tutmaya.
 
Pamuk prenses ve onlarca dev cüce lazımdı bize, kötü kraliçe 'Korona' kalbimizi avcı'ya söktürmesin diye. Mimik prensesi 'Nil Kocamangil' biliyordu yolu ve önümüze düştü ormanın derinliğinde kaybolmayalım diye. Viyolonsel'inden çıkardığı sesleri takip edip günahsız bir elma ağacının altında toplanıp doyasıya yedik ve doyduk cennet kaygımız olmadan.
 
Büyük kahramanlar en son ortaya çıkar ve dünyayı kurtarır ama bu sefer öyle olmadı, en başında oradaydı ve  kahramanlar orkestrasının şefi olmaya çocuk yüreği talipti . Baton'u eline aldı, kapılarımızı işaret edip ' alohomora' dedi ve tüm kilitler açıldı.
 
 
Açılan kapılarımızın bezirgan başı 'Duygu Esenkar' hiç kapı hakkı istemedi.
 
Biz doğunun kraliçesi korona'yı ağırlarken martıların ağlamasına gülüşmedik müziğin ritmine ve masallara tutunup denizin üzerinde gezinip yuvalarımıza umutla geri döndük.Şimdi kahramanların hikayelerini yazma zamanı geldi. tarihi yaşayanlar değil yazgıyı değiştirenler yazar...
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
pub-1785681847249596 2497439732