05 Ağustos 2025 - Salı

Esneklik Paradoksu ve Weitzman Modeli: Politika Seçiminde Kararsız Zam

Makroekonomik politikaların belirsizlik ortamında nasıl şekilleneceği her zaman büyük bir tartışma konusudur. Krizler, dalgalanmalar, arz şokları, ani sermaye çıkışları... Hepsi karar vericilerin pusulasını şaşırtabilir.

Yazar - Dilek Çifçi
Okuma Süresi: 3 dk.
Dilek Çifçi

Dilek Çifçi

cifcidilek01@gmail.com -
Google News
 
  • Böyle ortamlarda ekonomi yönetimi "esnek" olmak zorundadır. Ama bu esneklik, her zaman bir avantaj mıdır? İşte bu noktada karşımıza Weitzman Modeli çıkar ve bize "esneklik" dediğimiz şeyin bir paradoksa dönüşebileceğini hatırlatır. Belirsizlik Altında Politika Seçimi
    Martin Weitzman, 1974’te yayınladığı çalışmasında çok temel ama etkili bir soruyu sormuştur:
    "Bir ekonomik politika aracı seçilecekse, bu fiyatlara mı dayalı olmalı (örneğin karbon vergisi), yoksa miktarlara mı dayalı olmalı (örneğin emisyon kotası)?"
    Bu soru, sadece çevre politikaları için değil; para ve maliye politikası gibi klasik makro araçlar için de geçerlidir. Belirsizlik ortamında politika esnekliği, hangi aracın seçileceğine göre başarıya ya da başarısızlığa dönüşebilir.
    Weitzman’a göre:
    Eğer maliyet eğrileri dik (yani arz katı) ise miktar temelli politikalar daha etkilidir.
    Eğer fayda eğrileri dik (talep katı) ise fiyat temelli politikalar (vergi, faiz, vb.) daha uygundur.
    Yani mesele sadece “esnek olalım” demek değil, neyin esnek olduğuna karar verebilmektir.
    Esneklik Paradoksu: Esnek Olmak mı, Kararsız Kalmak mı?
    Makro düzeyde esneklik, ilk bakışta hızlı müdahale gücü gibi görünür. Ancak bu müdahale gücü, kurumsal yapılar zayıfsa, veri geç geliyorsa veya siyasi baskılar varsa ciddi riskler doğurabilir.
    Merkez bankaları, faizleri “esnek” biçimde indirip artırma şansına sahiptir. Ama bu esneklik, zamanlaması hatalıysa enflasyonu artırabilir.
    Maliye politikaları, kamu harcamalarıyla esnek biçimde talebi destekleyebilir. Ama bu esneklik, bütçe disiplinini bozarsa uzun vadede borç krizine dönüşebilir.
    Bu yüzden esneklik bir “avantaj” değil, doğru analiz yapılmadığında bir tuzak olabilir. Weitzman modeli tam da bu noktada şunu söyler:
    "Ne zaman neyin esnek olması gerektiğini bilmiyorsan, esneklik seni kurtarmaz."
    Kurumsal Esneklik mi, Keyfîlik mi?
    Gelişmekte olan ülkelerde bu paradoks çok daha keskin yaşanır. "Kur dalgalansın, piyasa bulsun" deriz ama sonrasında panik müdahaleler gelir. "Bütçe esnek olmalı" deriz ama popülist harcamalar sıraya girer. İşte esnekliğin paradoksu burada ortaya çıkar: Esneklik bir strateji değilse, krizleri büyütür.
    Sonuç: Esneklik, Bilgiyle Yönetilirse Kazandırır
    Weitzman’ın yaklaşımı bize şunu hatırlatıyor: Ekonomi politikaları bir mutfaktır. Her malzeme kullanılabilir ama hangi yemeğe, ne kadar ve ne zaman koyacağınızı bilmezseniz, sonuç “esnek” değil “tatsız” olur.
    Makroekonomik esneklik ancak veriye dayalı, kurumsal kapasiteye sahip ve siyasi etkilerden arınmış bir ortamda işe yarar. Aksi halde esneklik, karar vericilerin kararsızlığını perdeleyen bir illüzyondan öteye geçemez.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.