Ormanlarımız Yanıyor, Canımız Yanıyor

Yüreğimiz bir kez daha yanıyor, doğamız bir kez daha yok oluyor. Son günlerde ülkemizin birçok noktasında çıkan orman yangınları, sadece yeşil örtüyü değil, aynı zamanda içimizi de kavuruyor. Kimi yerlerde hâlâ kontrol altına alınamayan alevler, yüzlerce hektarlık ormanı kül etti. Binlerce hayvan yaşamını yitirdi, yüzlerce insan evinden oldu. Kimi yerleşim alanları tahliye edildi, çocuklar korkuyla uykusuz geceler geçiriyor. Bu sadece bir çevre felaketi değil; bu, yaşadığımız hayatın ve geleceğimizin yok olması demek. Ormanlar, sadece ağaçlardan ibaret değildir. Onlar, oksijenimizdir, suyumuzdur, iklimimizdir, çocuklarımıza bırakacağımız mirastır. Peki biz ne yapıyoruz? Sosyal medyada birkaç paylaşım yapmakla, üzülmekle, "birileri söndürsün" demekle yetiniyoruz. Oysa ormanlarımızı korumak hepimizin görevi. Sigara izmaritini rastgele atanın da, cam şişeyi ormana bırakıp gidenin de, gerekli tedbiri almayan yetkililerin de bu yangınlarda sorumluluğu var. Bu acı tabloyu değiştirmek elimizde. Bilinçlenmeli, bilinçlendirmeli, sorumluluk almalıyız. Gerekirse gönüllü destek ekiplerine katılmalı, çevremizi uyarmalı, doğaya karşı hassasiyetimizi her fırsatta göstermeliyiz. Unutmayalım ki ormanlar sadece birer doğal kaynak değil, yaşam kaynağımızdır. Ormanlarımız yanarsa, biz de yanarız. Bu yangınlar sadece ağaçları değil, geleceğimizi de yakıyor. Artık bir şeyler değişmeli. Daha fazla geç kalmadan...