22 Ağustos 2025 - Cuma

Ortadoğu’nun Yüzyıllık Satranç Tahtası

Ortadoğu, son yüzyılda belki de dünyanın en çok konuşulan coğrafyası oldu.

Yazar - Yazar Duygu Daşdemir
Okuma Süresi: 4 dk.
Yazar Duygu Daşdemir

Yazar Duygu Daşdemir

-
Google News
Bir yandan enerji kaynakları, diğer yandan stratejik konumu, burayı adeta küresel güçlerin vazgeçilmez satranç tahtasına dönüştürdü. Ancak dikkat çekici olan şu: Bölge, sadece dış müdahalelerle değil, kendi iç dinamikleriyle de sürekli dalgalandı. 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla başlayan süreç, ulus devletlerin kurulması, Batı merkezli sınır çizimleri ve manda yönetimleriyle şekillendi. “Sykes-Picot düzeni” olarak anılan bu miras, bugünün krizlerinin de temelini attı. Arap-İsrail çatışmaları, Filistin meselesi, petrol krizleri, İran İslam Devrimi ve Körfez Savaşları… Tüm bu başlıklar, bölgenin aslında hiç istikrara kavuşamadığını gösteriyor. 21. yüzyıla geldiğimizde ise tablo değişmekle birlikte sertliğini koruyor. Irak’ın işgali, Suriye iç savaşı, Arap Baharı, Yemen ve Libya’daki kaos derken bölge yine dünya gündeminin merkezinde. İsrail’in Gazze’deki operasyonları, İran ile Suudi Arabistan arasındaki diplomatik normalleşme girişimleri ve Türkiye’nin denge politikaları, Ortadoğu’da yeni bir denklemin kurulmakta olduğunu işaret ediyor. Enerji hatları ve doğalgaz rezervleri artık sadece ekonomi değil, aynı zamanda güvenlik meselesi. Çin ve Rusya’nın bölgede daha görünür olması, ABD’nin eski etkinliğini kısmen kaybetmesi, Ortadoğu’nun satranç tahtasında yeni hamlelerin yapıldığını kanıtlıyor. Bugün sorulması gereken temel soru şu: Ortadoğu kendi kaderini kendi eline alabilecek mi, yoksa yine küresel güçlerin gölgesinde mi kalacak? Tarih bize bu sorunun yanıtını henüz vermedi, ama şunu net gösteriyor: Ortadoğu’da hiçbir ittifak kalıcı, hiçbir kırılma da geçici değil. Belki de bu yüzden, burayı anlamak sadece siyaset bilimiyle değil; tarih, kültür ve sosyolojiyle de mümkün. Çünkü Ortadoğu, bir coğrafyadan çok daha fazlası: O, insanlığın geçmişiyle geleceği arasında hâlâ kırılgan bir köprü. Ortadoğu’da Türkiye’nin Yükselen Önemi Ortadoğu denildiğinde akla genellikle petrol, krizler ve savaş gelir. Oysa bu resmin ortasında yer alan bir ülke var ki, sadece coğrafi konumuyla değil, tarihi mirası ve diplomatik becerileriyle de bölgenin geleceğini şekillendirme potansiyeline sahip: Türkiye. Türkiye, Asya ile Avrupa arasında köprü konumunun ötesinde, Ortadoğu’nun merkezinde stratejik bir aktör. Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası, Cumhuriyet’in modernleşme vizyonu ve NATO üyeliği gibi faktörler, Ankara’ya hem Batı hem de Doğu nezdinde ayrıcalıklı bir kimlik kazandırıyor. Son yıllarda Türkiye, bölgesel krizlerde aktif rol almaktan çekinmedi. Suriye iç savaşında milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapması, Irak’taki güvenlik meselelerinde etkin pozisyon alması, İsrail-Filistin meselesinde arabuluculuk girişimleri, onu bölgenin vazgeçilmez diplomatik oyuncusu haline getirdi. Ayrıca enerji hatları açısından da kritik bir konuma sahip: Azerbaycan’dan Avrupa’ya uzanan TANAP ve TürkAkım projeleri, Türkiye’yi enerji koridoru haline getiriyor. Bugün Ortadoğu’da üç önemli gelişme Türkiye’nin rolünü daha da öne çıkarıyor: 1. İsrail-Gazze çatışması: Türkiye, diplomasiyle insani yardım ve ateşkes çağrılarında öne çıkıyor. 2. İran-Suudi normalleşmesi: Ankara, iki rakip aktör arasında denge unsuru olabilecek kapasiteye sahip. 3. Doğu Akdeniz enerji denklemi: Türkiye, hem deniz yetki alanları hem de enerji taşımacılığı açısından oyunun dışında bırakılmayacak kadar kilit bir ülke. Elbette Türkiye’nin bölgedeki rolü sadece avantajlarla sınırlı değil. Ekonomik kırılganlıklar, iç siyaset gerilimleri ve dış politika baskıları, Ankara’nın manevra alanını zaman zaman daraltıyor. Ancak bütün bu sınırlamalara rağmen, Türkiye’siz bir Ortadoğu denkleminden bahsetmek neredeyse imkânsız. Belki de asıl mesele şudur: Türkiye, Ortadoğu’daki rolünü “kriz yöneten ülke” olmaktan çıkarıp, “istikrar kuran ülke” olabilecek mi? Önümüzdeki yıllarda verilecek cevap, sadece Ankara’nın değil, tüm bölgenin geleceğini belirleyecek.
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.