MEVZULAR DERİN
Ekonomi ve siyasetin, dünyayı yangın yerine çevirdiği bir ortamda, herkesin hevesi kaçmış durumda…Doğru hatta çok doğru da, ne yapalım, ölelim mi? Düzeltmek için yapacağımız ilk şey, hayata bakışımızı değiştirmek olmalı.
Hüsamettin Çalışkan
-İnternet ve cep telefonları çıktığından bu yana, her “şey”den haberimiz var. Dünyada ve ülkemizde ne oluyorsa anında görebiliyoruz, telefonumuza düşüyor.
· Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler ile Pile yolu gerginliği..
· Uganda’da IŞİD bağlantılı grup okula saldırdı; 38’i öğrenci 41 ölü..
· Papua Yeni Gine’de volkan patlaması; 15 bin kişi evlerini terk etti..
· Hillary Fırtınası Meksika’yı vurdu; can kaybı 3’e yükseldi..
· Hürmüz Boğazı’nda gerilim; İran’dan korkutan yakınlaşma..
· Kanada’da orman yangınları nedeniyle OHAL ilan edildi..
· Çin hükümet çalışanına ABD için casusluk suçlaması..
· Emeklilerin maaşlarına zam formülleri…
· Asgari ücretin yeni yılda ne kadar olacağı üzerine…
· …
Haberlerin insanlara ulaştırılması, iletişim çağında büyük gelişmeleri doğurdu. Telgraf, telefon, radyo, televizyon ve internet, insan iletişiminin nerdeyse sonsuza yaklaştırdı.
Peki bu kadar iletişim ve enformasyon ne anlama gelir? Öncelikle, sürekli enformasyon, dezenformasyona yol açar. Bilgi bombardımanı, insanın seçiciliğini ve haberin değerini düşürür. Ayrıca, kaza ve yaralanma bilgisinden sonra sanat ve spor bilgisiyle karşılaşmak, negatif etkiyi artırır. Her “bilgi” sıradanlaşır. Bu da, tepkisiz bireyler demektir. Bunu bilinçli yaptılar diyenler de var, teknolojinin sonuçları diyenler de…Bunun üzerinden demagojik tartışmaları da doğru bulmuyorum. Çünkü sonuçsuz…
Bu konjonktürde önemli olan, sizin değer yargılarınız ve donanımlı karakterinizdir. Eskiler, “ehem-mühim” meselesi dermiş, önemli-daha önemli…Bilgiye yaklaşımınız, bakış açınız önemli. Dolayısıyla dünyadaki her bilginin ağırlığı altında ezilmeden, en önemli bilgileri seçip işleyerek kendiniz ve ülkeniz için kullanabiliyorsanız sağlıklı bir bünyeye sahip olabilirsiniz. Yoksa her bilgiyle ruh haliniz etkilenirse, ruh sağlığınız tehlikede demektir. Tabi, burada “gamsız”lığı tavsiye etmiyoruz. Denklemin bütün değişkenleri sizin elinizde olamayacağı için duygu ve düşüncelerinizi de buna göre belirlemelisiniz.
Ekonomi ve siyasetin, dünyayı yangın yerine çevirdiği bir ortamda, herkesin hevesi kaçmış durumda…Doğru hatta çok doğru da, ne yapalım, ölelim mi? Düzeltmek için yapacağımız ilk şey, hayata bakışımızı değiştirmek olmalı. Problemlerimizin nirengi noktası burası. Yaşamak “Çok Güzel Şey” diyor Melih Cevdet Anday:
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
Yaşamaktan keyif almak, vücudumuza ve kendimize borcumuz… Böylece sağlıklı bir bünye için “en önemli” adımı atmış oluruz. Ardından bilgiyi de sağlıklı işleriz. Sağlıklı gıda gibi sağlıklı fikir ile beslenirsek bedenimiz gibi ruhumuz da sağlıklı olur. Ve, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. İşte bu kafalar ki öncelikle gençlerimizdir, dünyamızın ve ülkemizin yegane kurtuluşudur.
Mevzular derin… Fakat çözüm basit: “Bütün ümidim gençliktedir.” diyen Mustafa Kemal’in hayatını iyi inceleyin, didik didik edin. Göreceksiniz, orada umutsuzluk ve korku yok. Mustafa Kemal’lere selam…