Büyülü şişelerden yayılan efsanevi İzmir kokuları müzeyi sardı

Tarihin yıllanmış İzmir menşeli birbirinden özel kokuları tarihi zeytinyağı üretim sistemleri ve bin yıllık zeytin ağacı köküyle buluşunca dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi buram buram tarih ve kolonya kokunca tarih tarihle harmanlandı…

Yaşam Yayın: 25 Haziran 2023 - Pazar - Güncelleme: 25.06.2023 19:31:00
Editör -
Okuma Süresi: 15 dk.
Google News

Dünyanın en büyük zeytinyağı müzesini saran 120 yıllık kokular

İlk kez 18.yüzyıl sonunda Almanya’nın Köln kentinde üretilen, 19.yüzyılın
başlarında da ilk kez İzmir’de üretilmeye başlayıp, Türkiye’nin tüm şehirlerine
yayılan kolonya, o yıllardan günümüze hızla değişen toplumumuzdaki yerini bir
an olsun kaybetmemiş ve yıllardır da konuk ağırlama ritüelinin bir parçası olmuş
ve bayram kutlamaları ile hasta ziyaretlerine yolculuklara eşlik ederek
kültürümüzde önemli bir yere sahip olmuş…

Dünyanın en büyük zeytinyağı müzesi olan Köstem Zeytinyağı Müzesi çok özel bir
sergi ve söyleşiye daha ev sahipliği yaptı. Eczacı Enver Olgunsoy’un İzmir'in
kolonyalar şehri olmasının hikayesini anlattığı ‘Kolonya Kokulu Şehir’ adlı söyleşisi
sonrası İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar’ın 25 yılda çeşitli şehirlerden ve ülkelerden
edinip biriktirdiği 2 bin 500 adet kolonya şişesi koleksiyonunun arasında bulunan
İzmir’de üretilen kolonyalar ile Atatürk’ün kullandığı kolonyanın yer aldığı
‘Kolonya Şehri İzmir’ sergisinin açılış kokteyli yapıldı. Davetli konuklar söyleşiyi
ilgiyle takip ederken, tarihi İzmir kolonyaları koleksiyonundan da oldukça
etkilendiler. Türkiye'de Kolonyaların üretildiği ilk şehir olan İzmir'de iki değerli
eczacı Ferit Eczacıbaşı ve Kemal Kamil Aktaş anıldı.
Türkiye’de geçmişten günümüze kullanılan tüm zeytinyağı üretim teknolojilerinin
sergilendiği Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde ziyaretçilerle buluşan sergi 30
Temmuz’a kadar ziyaret edilebilecek. Sergide Atatürk’ün kullandığı Hassan
kolonyasına ait çeşitli kokuların olduğu kolonya şişeleri ile Türkiye’de kolonyanın
ilk üretildiği şehir İzmir’de kentin tanınmış eczacılarından Süleyman Ferit
Eczacıbaşı ile bacanağı Ecz. Kemal Kamil Aktaş’ın İzmir’in sembolü saat kulesi,
araba ve farklı şişelerden oluşan aralarında 90 yıllık şişelerin de bulunduğu
İzmir’de üretilen kolonyalar ile İzmir menşeli üretim yapan çeşitli firmaların
yıllanmış tarihi kolonya şişeleri yer alıyor.
İzmir’de üretilen Türkiye’nin ilk kolonyaların isim babaları ünlü şair ve
edebiyatçılar
Moderatörlüğünü serginin fikir annesi Sibel Önbaş’ın yaptığı söyleşide Eczacı
Enver Olgunsoy, konuşmasının başında kolonyanın dünya tarihinde ilk nerede ve
ne amaçla üretilip, kullanıldığını ve Türk kültüründe kolonyanın önemini anlattı.
Eczacı Olgunsoy ülkemizin ilk iktisat kongresinin kolonya ile yıkanan bir tütün,
incir deposunda duvarlarına sinmiş o kokulardan arındırılarak yapılabildiğini
belirterek, “1923 yılında Süleyman Ferit litrelerce kolonya ile bu hanın
yıkanmasını sağlamış. Türkiye’de kolonyaların üretildiği ilk şehir olan İzmir’de
kentin tanınmış Eczacılarından Süleyman Ferit Eczacıbaşı 1911 yılında üretmeye
 
başladığı kolonyayı 1931 yılında 1.Beyler Sokağı’nda profesyonelce üretmeye
başlar. Aynı süreçte Ecz. Kemal Kamil Aktaş’ın da Cumhuriyetle başladığı kolonya
üretimi 1930’lu yıllarda Türkiye’ye yayılır. Unutma Beni, Bahar, Manolya, Beş
Çiçek, Yaz Yağmuru, Dalya, Kamelya, Siyah Lale, Nergiz, Ful, Fuar, Senin İçin,
Yasemin, Kır Çiçekleri ve Menekçe Ecz. Süleyman Ferit’in kolonyalarının isimleri.
Bu isimlerin çoğunu Ecz. Süleyman Ferit’in o tarihte arkadaşları olan ünlü şair ve
edebiyatçı Reşat Nuri Güntekin, Celal Sahir, Ahmet Haşim, Orhan Seyfi, Halit
Fahri Ozansoy koyuyorlar. En çok ünlenecek olan Altın Damlası’nın isim babası
ise bizzat Ecz. Süleyman Ferit’in kendisi. Altın Damlası’nın piyasaya ilk sunuluşu
küçük zarif şişelerde esans formundaydı. Fiyatı ise her keseye uygun değildi.
Doğadaki bilinen hiçbir kokuya benzemeyen, bu parlak turuncu renkteki efsane
parfümün şehirde yaygınlaşması, kolonya şeklinde piyasaya sürülmesinden sonra
olmuş. 1920’lerde piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
miras kalan bir koku.” diye konuştu.
İzmir fuarı ile kolonya kelimeleri birbiri ile özdeşleşmiş
Ecz. Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın kolonyaları için, ‘Ürünlerin çoğu çevrede
öylesine sevildi ve tutuldu ki ünleri kısa sürede İzmir’i aştı, tüm ülkeye yayıldı.
İzmir’e gelenler, dönüşlerinde Altın Damlası’nı bu güzel kentin bir simgesi olarak
dostlarına armağan diye götürür oldular. Bu tutum gelenekleşti.’ ifadelerini
kullandığını vurgulayan Eczacı Enver Olgunsoy sözlerine şöyle devam etti:
“Bu değerlendirme aslında İzmir’imizin bir ‘Kolonyalar Şehri’ olarak anılmasına da
sebep olduğunun en güzel kanıtı. Çok daha sonraları bile İzmir’imizi ziyarete veya
fuar için gelenler İzmir’den hatıra olarak kolonya almadan gitmez olmuşlar.
Kolonyalar için çeşit çeşit şişe türleri yapılmış, çoğu da beğeni ile karşılanmış.
Hatta İzmir fuarı ile kolonya kelimeleri birbiri ile özdeşleşmiştir diyebiliriz.”
Altın Rüya, Fulya, Akşam Güneşi, Son Hatıra, Zümrüt Damlası ve Gizli
Çiçek
İzmir’in ‘kolonyalar şehri’ olarak anılmasına Süleyman Ferit kadar bacanağı Ecz.
Kemal Kamil’in de katkıda bulunduğuna dikkat çeken Eczacı Enver Olgunsoy,
“Altın Rüya, Bahar Çiçeği, Gönül, Fulya, Akşam Güneşi, Anber, Leylak, Son
Hatıra, Zümrüt Damlası ve Gizli Çiçek. Bunlar da Kemal Kamil’in Kemeraltı’nda
bacanağı Süleyman Ferit’e ait Şifa Eczanesi’nin tam yanı başındaki Hilal
Eczanesi’nde imal ettiği kolonyaların ismi. Bu iki bacanak, İzmir’e ‘kolonyalar
şehri’ unvanını kazandırırken, tüm Türkiye’ye kolonyayı yaymışlar. Şimdi de biz
bu mirasa sahip çıkmak istiyoruz. Yaşadığımız şehrin hemşehrisi olmaya
çalışıyoruz. Toplumsal hafızayı sarsmak, ayağa kaldırmak istiyoruz. İzmir
Kolonyaları bu amaçla ve eski ustalara ve ‘kolonyalar şehri İzmir’ unvanına saygı
anlamında üretildi. Bu nedenle İzmir’in rüzgarı İmbat ile, Anemon, Jakaranda,
Mimoza, Şeftali Çiçeği, Nergis, Selluka, Yasemin gibi çiçeklerin notalarını taşıyan,
markası da ‘İZMİR’ olan bir kolonya serisi hazırladık. Şüphesiz İzmir’imizin daha
başka çiçek ve meyve kokuları da var. Bu seriye onları da dahil etmeyi
planlıyoruz. İzmir kokusunu tekrar tüm Türkiye’ye, tüm Dünya’ya sunmaya
talibiz ve diyoruz ki, İzmir’in dağlarında çiçekler açar ve bunların kokuları ülkemi
ve dünyayı kucaklar.” sözleriyle konuşmasını noktaladı.
Tüm Türkiye ve bütün dünya İzmir koksun
İlk kez 18.yüzyıl sonunda Almanya’nın Köln kentinde üretildiği için ‘Köln Suyu’
veya ‘Eau de Cologne’ ismiyle ünlenen kolonyanın, 19.yüzyılın başlarında ilk kez
İzmir’de üretilmeye başlayıp, Türkiye’nin tüm şehirlerine yayıldığını aktaran
Eczacı Enver Olgunsoy sözlerini şöyle noktaladı:
 
“İzmir’e gelenler dönüşlerinde İzmir kolonyası almadan gitmez oluyorlar, İzmir
kolonyalar şehri olarak anılmaya başlıyor. Türk halkının gelen misafirine ilk olarak
sunduğu kolonya, giderek Türk misafirperverliğinin bir simgesi haline gelmiş ve
gelenekselleşmiştir. İzmir coğrafi işaretli boyoz, şambali, lokma, kumru var.
Ancak 1911’den bu yana İzmir’li olan başka bir yerel ürünümüz daha var; İzmir
Kolonyaları. Bir zamanlar ‘kolonyalar şehri’ olarak da anılan İzmir’imizin, o
günlerine saygı olarak İzmir Kolonyaları üretildi. Son söz olarak ‘dostlarınıza
İzmir kokularını, İzmir’in özgür havasını armağan edin’ diyorum. Tüm Türkiye ve
bütün dünya İzmir koksun, her yer İzmir gibi olsun. İzmir’in dağlarında çiçekler
açacak, bütün dünya İzmir Kokacak!”
Kolonya sergisinde Atatürk’ün kullandığı kolonya da bulunuyor
Söyleşide İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar da kolonya koleksiyonluğuna nasıl
başladığını, Atatürk’ün tek kullandığı kolonyayı ve koleksiyonu arasında yer alan
kolonyalar hakkında bilgi verdi.
18. yüzyılda hafif ve hoş kokusuyla sadeliğin, saflığın, temizliğin simgesi haline
gelen ve burjuvazinin gözdesi olan ve aynı zamanda Türk misafirperverliğinin
sembollerinden, konuk ağırlama ritüelinin vazgeçilmez ikramı kolonyanın 150
çeşit kokusu ve Bereket Tanrıçası Kybele’den Eyfel Kulesi’ne, Meryem Ana’dan
Semazenlere dek geniş bir yelpazede kolonya şişesi koleksiyonuna sahip olan
Koleksiyoner Ünal Çınar, Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde yer alan ‘Kolonya Şehri
İzmir’ sergisinde Türkiye’nin ilk kolonya üreticileri olan İzmirli iki bacanağın
kolonya şişelerinden oluşan koleksiyonunu ve Atatürk’ün tek kullandığı kolonya
şişelerinden oluşan bir potporiyi ziyarete açtı.
II. Abdülhamid özel kolonyasını daima üzerinde taşır ve her camiye
gittiğinde üzerine sürermiş
“Koleksiyoner Ünal Çınar kolonyanın Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki tarihi
geçmişinden bahsettiği konuşmasında şunları söyledi:
“Kolonyanın Osmanlı topraklarına girişi II. Abdülhamid döneminin ilk yıllarına
rastlar. II. Abdülhamid’in imzaladığı ticari serbestlik anlaşmalarının ardından, o
dönemde ithal edilen ürünler arasında Farina'nın “Odikolon”u (Eau de Cologne'u)
da bulunuyordu. II. Abdülhamid özel kolonyasını daima üzerinde taşır ve her
camiye gittiğinde üzerine sürermiş. Türk halkının kolonyayı çabuk
benimsemesiyle birlikte hastalıklarda, misafir ve bayram ziyaretlerinde
Osmanlı’nın son dönemlerinde geleneksel gül suyu ikramı yerine kolonya ikramı
geleneğine bırakmış.”
Osmanlı’nın ilk kolonyası Mısırlı Faruki tarafından 1882’de üretildi
“Osmanlı topraklarında ilk kolonyayı 1882 yılında Mısır asıllı Müslüman bir
İstanbullu ıtriyatçı Ahmet Faruki üretiyor. Ahmet Faruki o dönemlerde halk
tarafından ‘Odikolon’ olarak adlandırılan hoş kokuya ‘kolonya’ adını veriyor. Yerli
parfüm ve kozmetik sanayiinin kurucusu olan Faruki, kolonyaları yurt dışına da
ihraç ediyor. Kolonya, ucuz ve hafif kokusu ile Osmanlı’nın son dönemlerinden
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar hızla yayılıyor. Ahmet Faruki’den sonra
çok sayıda yerli üretici kolonya üretmeye başlamış. Ethem Pertev, Hasan Hassan,
Hasan Şevki, Süleyman Ferit, Evliyazade Nureddin, Ekrem Yalçın, Kemal Kamil ve
Eyüp Sabri Tuncer, yerli kolonyanın ilk temsilcileri. Süleyman Ferit’in ‘Altın
Damlası’ adlı kolonyası hala İzmir’in en meşhur kolonyası. Dünyanın pek çok
yerine ihraç edilen Türk Kolonyaları, kültürel bir sembol olmalarının yanı sıra
güzel koku içerikleri ve temizleyici özellikleri nedeniyle, günlük hayatın
vazgeçilmez bir parçası olarak varlıklarını sürdürüyor.”
 
Meryem Ana’dan Semazenlere - Viking Gemisi’nden Eyfel Kulesi’ne
Koleksiyoner Ünal Çınar, 150 koku ve 2 bin 500 kolonya şişesinden oluşan
koleksiyonunu Çınar’ın Gölgesi’nde Hobi Odası adını verdiği ofisinde sergilediğini
belirterek, koleksiyonundaki bazı şişe figürleri ile kokular arasında hangilerinin
olduğu hakkında şu bilgileri verdi:
“Koleksiyonumda farklı malzemelerle üretilen şişe figürleri arasında Fransa’nın
Eyfel, İtalya’nın Pisa ve İzmir’in simgesi saat kuleleri gibi kuleler, dikilitaşlar,
bereket tanrıçası Kybele, Meryem Ana, semazen, minare, cami, biblo, Viking
gemisi, otomobil, uçak, tren, at arabası, motosiklet gibi araç figürleri, at, balık,
kuğu, aslan, kartal, kedi, köpek, deve gibi hayvan figürleri, tabancadan tüfeğe
ateşli silah figürleri ve daha birçok farklı figürde, renkte ve malzemede (cam,
porselen, gümüş, metal) kolonya şişesinden oluşan oldukça geniş yelpazede
kolonya şişesi örnekleri yer alıyor.”
İzmir’in Altın damlası kolonyasından Urfa’nın biber kolonyasına
“Farklı çiçek ve meyvelerden üretilen kokular arasında ise İzmir’in Altın Damlası,
Gizli Çiçek, İzmir Geceleri, Kordon büyüsü, Balıkesir'in beyaz zambağı,
Isparta'nın gül, Edremit ve Ayvalık'ın zeytin çiçeği, Antalya'nın turunç çiçeği,
Amasya'nın elma, Düzce’nin ceviz yaprağı ve tütün, Sındırgı’nın çam kolonyası,
Diyarbakır’ın karpuz çiçeği, Urfa’nın biber, Trabzon'un hamsi ve fındık, Rize'nin
çay, Gaziantep'in biber ve fıstık kolonyaları gibi daha birçok farklı ülke ve şehrin
kokuları mevcut. İlk üretildiği yıldan itibaren zaman içinde hemen her bölgenin
kendine has bir kolonyası olmuş. Koleksiyonumdaki şişelerin çoğu dolu olmasına
karşın bazı şişeler esansı kalmış olarak duruyor. Bunun sebebi de kolonyaların
içindeki alkol. Alkol uzun süre durduğunda ne yazık ki uçuyor ve şişenin dibinde
ancak kokunun esansı kalıyor. Ayrıca edindiğim boş kolonya şişelerini de içine
kendi kokularını doldurarak saklıyorum.”
Atatürk parfüm kullanmazdı, sadece kolonya sürerdi
Koleksiyoner Ünal Çınar, Kemeraltı’ndaki ofisinde sergilediği koleksiyonunu
hakkında verdiği bilgileri şu sözlerle noktaladı:
“Ofisime gelenler koleksiyonumla kokuların dünyasında yolculuk ettiklerini
söylüyorlar. 2 bin 500 şişelik koleksiyonumdaki her bir parça özel ama içlerindeki
bazı koku ve şişeler çok daha değerli ve özel. Koleksiyonumda 120 senelik
Osmanlı döneminden kalan şişe, Hasan Şevki Efendi’nin 1920’de üretmeye
başladığı Hassan kolonyası (Atatürk ilk milli kolonya fabrikası ürettiği için, ondan
başka kolonya kullanmazdı. Gazeteci yazar Yılmaz Özdil ‘Atatürk’ adlı kitabının
324. sayfasında "Ulu Önder Atatürk parfüm kullanmazdı. Sadece kolonya sürerdi.
Hasan Şevki Efendi’nin ‘Hassan’ kolonyasını tercih ederdi" diye yazar), Fransa’da
Osmanlı sarayı için üretilen kolonya şişesi,1894 yılına ait Almanya-Köln lavanta
kokusu olan 128 yıllık bir şişe, bir müzayededen aldığım İzmir'de eczacılar
tarafından kurulan Anadolu Fakirler Eczanesi'nin Bahar Kolonyaları isimli kolonya
şişesi, 1886 yılında David H. M.C. Connell tarafından Amerika Birleşik
Devletleri'nde kurulan Avon firmasının değişik objelerden ürettiği kolonya şişeleri
(insan figürleri, çeşitli hayvan figürleri, ateşli silahlar, otomobil markalarının
minyatürleri, top arabaları, tren çeşitleri, gemi figürlü şişeler) gibi figürler
koleksiyonumun değerli parçaları arasında. Özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet
dönemine ait şişeler koleksiyonumun göz bebekleri. Koku önemli ancak birçok
kolonya şişesinin, içinde barındırdığı kolonyadan daha pahalı olduğunu da
belirteyim.”
 
Türkiye’de kolonya ilk İzmir’de doğdu, İzmir’e de bir kolonya müzesi
çok yakışır
“Birbirinden özel koku ve şişelerin yer aldığı kolonya koleksiyonumu adım
korunarak hibe etmek ve Türkiye'ye bir kolonya müzesi kazandırmak
istiyorum. Eşi ve benzeri olmayan ve bin bir emek ve zahmetle topladığım bu
koleksiyonumun müzelerinizin birindeki bir sergi holünde sergilenmesini
arzuluyorum. Koleksiyonumu duyan meraklılar ofisime gelip inceliyor. Daha
geniş kitlelerin görebilmesi ve bunca yıllık emeklerimin boşa gitmemesi için
büyüklerimizden yardım istiyorum. Türkiye’de kolonya ilk İzmir’de doğdu,
İzmir’e de bir kolonya müzesi çok yakışır.”
Eczacı Enver Olgunsoy da Türkiye’de mutlaka bir kolonya müzesi kurulmalı dedi.
Söyleşi ve sergi açılışı sonrası müze ziyareti
Eczacı Enver Olgunsoy’un ‘Kolonya Kokulu Şehir’ söyleşisi sonrası İzmirli
koleksiyoner Ünal Çınar’ın ‘Kolonya Şehri İzmir’ sergisinin açılış kokteyline
geçildi. CHP İzmir eski Milletvekili Türkan Miçoğulları’nın da arasında olduğu
konuklar kokteyl sonrası Kasım 2017'den beri hizmet veren dünyanın en büyük
zeytinyağı müzesi ve aynı zamanda Türkiye'nin ikinci sanayi müzesi olan Köstem
Zeytinyağı Müzesi’ni gezdi. 20 bin metrekare toplam alan içinde 5 bin 650
metrekare kapalı alana sahip müze kompleksindeki Teknoloji Müzesi, Sabun,
Hijyen ve Temizlik Müzesi, modern zeytinyağı fabrikası ve deposu, zeytin ve
zeytinyağı bilgilendirme bölümleri, ahşap ve seramik atölyelerini de gezen
konuklar özellikle Anadolu tarihi boyunca zeytin ve zeytinyağı üretimiyle ilgili yağ
presleri, santrifüj makinaları, sabun yapımıyla ilgili materyallerle yakından
ilgilendi. Anadolu’da şimdiye kadar kullanılan tüm zeytinyağı ezme sistemlerinin
orijinalleri ve replikalarının birebir yer aldığı müzeyi gezen davetliler, etkileyici
zeytin ağacı kökleri ve hemen yanı başındaki klazomenai antik zeytinyağı
isligonin replikasına hayran kaldılar.
Fulya OMAÇ / Urla - İZMİR

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
pub-1785681847249596 2497439732