BARANER’DEN KRİTİK UYARI: TÜRKİYE TURİZMİ GÜNÜ KURTARIR, GELECEĞİNİ KAYBEDER
Pahalılık, siyasi gerginlik, güvenlik açıkları, personel krizi ve etik dışı destinasyon uygulamaları birleşince, Türkiye “parlayan yıldız” olmaktan çıkıp “zorluklarla boğuşan ülke” konumuna düştü.
Turizm
Yayın: 01 Eylül 2025 - Pazartesi - Güncelleme: 01.09.2025 01:26:00
Editör -
Okuma Süresi: 12 dk.

2025 turizm sezonu hala Türkiye’yi beklenmedik sınavlarla karşı karşıya bıraktı. Döviz kurlarındaki
dalgalanmalar, yükselen fiyatlar, personel eksikliği ve güvenlik endişeleri, sezon boyunca sektörü
adeta test etmeye devam ediyor. Antalya, Bodrum ve Çeşme gibi popüler destinasyonlarda oteller
dolu görünse de kar marjları eriyor; erken rezervasyonun avantajı giderek kayboluyor, Avrupa’daki
seyahat acenteleri Türkiye satışlarında temkinli davranıyor. Avrupalı turist, Türkiye algısını yeniden
sorgulamaya başladı.
Turistler için Türkiye artık “ucuz ve kaliteli tatil ülkesi” değil, “pahalı ve belirsiz” bir destinasyon haline
geldi. Alman ve Hollandalılar Balkanlar, Mısır, Tunus ve Fas’a kaydı. İngilizler Kuzey Afrika’ya yöneldi.
Türk orta sınıfı ise tatili Midilli, Sakız, Rodos gibi Yunan adalarında geçirmeye başladı. Sezon boyunca,
fiyat artışları ve hizmet kalitesi endişeleri turist tercihlerini doğrudan etkiledi. Antalya’da bir aile tatili
artık İspanya’dan daha pahalıya gelirken, Bodrum ve Çeşme’de akşam yemekleri Avrupa fiyat
seviyelerine ulaşıyor. İç turizm de baskı altında; orta gelirli aileler geleneksel tatil rotalarına ulaşmakta
zorlanıyor. Turizmde sadece konaklama değil, güvenlik, fiyat ve hizmet kalitesi de sınavdan geçiyor.
BARANER’DEN 2025 DEĞERLENDİRMESİ VE GELECEK ÖNERİLERİ
Dünya Kardeşkentler Turizm Forumu Genel Sekreteri Hüseyin Baraner ile, sezonun mevcut
durumunu, sektörü etkileyen temel zorlukları ve 2026 için atılması gereken stratejik adımları
konuştuk. Baraner, turizmin sadece sayılarla değil, güvenlik, hizmet kalitesi ve insan sermayesi gibi
kritik alanlarla değerlendirildiğine dikkat çekti. 2025 sezonunun “hiç kimsenin beklemediği kadar
zorlu” geçmeye devam ettiğini vurgulayan duayen turizmci Baraner, Türkiye’nin artık “parlayan
yıldız” değil, “zorluklarla boğuşan ülke” konumuna geldiğini belirttiği söyleşimizde personel krizinden
güvenlik zaafına, pahalı destinasyon algısından Avrupa’daki acentelerin tedirginliğine kadar sektörü
etkileyen başlıkları detaylı şekilde ele aldı. Türkiye turizminin kalıcı olarak güçlü hale gelmesi için
2026’da fiyat–imaj–güvenlik dengesinin sağlanması, çapraz pazarlama stratejilerinin uygulanması,
insan sermayesine yatırım yapılması ve yeni pazarların geliştirilmesi gerektiğine dair önerilerde
bulundu.
PARLAYAN YILDIZLIKTAN ZORLUKLARLA BOĞUŞAN ÜLKE KONUMUNA
* 2025’te beklenmedik zorluklar yaşanmasının temel nedenleri nelerdir? Pahalı destinasyon algısı ve
güvenlik endişeleri sektörü nasıl etkiledi?
- 2019’da 52 milyon turist, son yıllarda gerçekçi olacaksak bakanlığımız çok yönlü güzel çalışmalar
yaptı. Sektörümüz özgüven içerisindeydi . 2024’te yeni rekorlar… Ancak 2025, hiç kimsenin
beklemediği kadar zorlu geçti. Pahalılık, siyasi gerginlik, güvenlik açıkları, personel krizi ve etik dışı
destinasyon uygulamaları birleşince, Türkiye “parlayan yıldız” olmaktan çıkıp “zorluklarla boğuşan
ülke” konumuna düştü.Oteller dolu görünse de kar marjları eridi, erken rezervasyonun anlamı
kayboldu, Avrupa’daki seyahat acenteleri Türkiye satışlarında temkinli davranmaya başladı. Bu tablo,
günü kurtarmaya odaklı turizm anlayışının artık sürdürülemez olduğunu gösterdi.
PANDEMİDE LİDERLİKTEN GÜVENLİK ZAAFINA
* 2025’te yaşanan güvenlik sorunları, pandemi sonrası kazanılan ‘Güvenli Turizm’ güvenini nasıl
etkiledi?
- Türkiye, COVID-19 sonrası dönemde “Güvenli Turizm Sertifikası” ile dünyaya örnek olmuştu.
Antalya’dan Bodrum’a, Kapadokya’dan Çanakkale’ye kadar pek çok tesis uluslararası hijyen
standartlarıyla öne çıkmıştı. Ne var ki 2025’te Bolu’da yaşanan büyük otel yangını, güvenlik
standartlarını sorgulatmaya yetti. Avrupa basınında çıkan “Türkiye gerçekten güvenli mi?” manşetleri,
pandemi döneminde kazanılan güveni bir anda eritti.
EN BÜYÜK DARBE PAHALI TÜRKİYE ALGISI
* “Pahalı Türkiye” algısıyla turistlerin destinasyon tercihleri değişti mi?
- Enflasyonun yüzde 50’yi aşmasıyla fiyatlar kontrolden çıktı. Antalya’da bir aile tatili artık İspanya’dan
pahalıya gelmeye başladı. Bodrum’da bir akşam yemeği Londra fiyatlarına ulaştı. Turistler için Türkiye
artık “ucuz ve kaliteli tatil ülkesi” değil, “pahalı ve belirsiz” bir destinasyon haline geldi. Alman
ve Hollandalılar Balkanlar, Mısır, Tunus ve Fas’a kaydı.İngilizler Kuzey Afrika’ya yöneldi. Türk orta sınıfı
ise tatili Midilli, Sakız, Rodos gibi Yunan adalarında geçirmeye başladı.
AVRUPA’DAKİ SEYAHAT ACENTELERİ TÜRKİYE SATIŞLARINDA TEMKİNLİ DAVRANIYOR
* Avrupa’daki seyahat acenteleri, Türkiye satışlarında neden temkinli davranıyor?
- En büyük kırılma noktalarından biri, Avrupa’daki seyahat acentelerinin güven kaybı oldu. Almanya,
Avusturya ve Hollanda’daki acenteler, Türkiye satışlarında mesafeli davrandı. Sebep açıktı: Fiyatlarla
sürekli oynandı. Sezon başında erken rezervasyon yapan müşteri birkaç ay sonra aynı oteli daha
ucuza buldu ya da aynı paraya daha düşük hizmet almak zorunda kaldı. Böylece erken rezervasyon
güvenilirliğini tamamen kaybetti. Bir Alman acente temsilcisinin sözleri durumu özetliyordu:
“Türkiye’de fiyat piyango gibi. Bugün yaptığımız rezervasyon yarın anlamını yitiriyor.” Ayrıca bazı
otellerin doğrudan acente müşterilerini arayarak indirim ve düşük fiyat teklif etmesi, acentelerin
Türkiye’ye olan güvenini daha da zedeledi.
ÇALIŞAN MUTSUZ OLUNCA, O MEŞHUR TÜRK MİSAFİRPERVERLİĞİ GÖLGELENDİ
*Personel krizi sektörün hizmet kalitesini nasıl etkiledi?
- 2025’in bir diğer acı dersi, turizm emekçileri ile ilgiliydi. Pandemi sonrası sektörü terk eden 400 bini
aşkın nitelikli personel geri dönmedi. Antalya, Alanya ve Bodrum otelleri sezonu eksik kadro ile
açtı. Enflasyon ve düşük maaş çalışanları bezdirdi. Sosyal medyada “hizmet eskisi gibi değil” yorumları
çoğaldı. Bazı tesislerde personel hala 8 - 10 kişi aynı odada kalıyor. Çalışan mutsuz olunca, o meşhur
Türk misafirperverliği gölgeleniyor. Bazı büyük oteller çareyi Hindistan, Endonezya ve Nepal’den işçi
getirmekte buldu. Fakat kültürel uyumsuzluk, iletişim sorunları ve kur dalgalanmaları bu yöntemi
sürdürülemez kılıyor. Barut Otelleri gibi zincirlerin örnek lojman ve sosyal imkan uygulamaları
sektörün tamamına yaygınlaştırılmadıkça, turizmde hizmet kalitesi her geçen yıl daha da düşecektir.
İÇ TURİZMİN DARALMASI, SEKTÖRÜN EN BÜYÜK GÜVENCE DAMARINI KESTİ
* İç turizmde durum nedir?
- Yerli turist için tatil artık lüks haline geldi. Ortalama gelirli bir ailenin Antalya’da bir hafta tatil
yapması imkânsız görünüyor. Çanakkale, Edremit ve Ayvalık gibi geleneksel Türk tatil rotaları bile orta
sınıf için erişilemez hale geldi. İç turizmin daralması, sektörün en büyük güvence damarını kesti. Oysa
sürdürülebilir turizm, sadece yabancıya değil, kendi vatandaşına da tatil imkanı sunabilmektir.
TÜRKİYE TURİZMİNİN EN BÜYÜK EKSİĞİ, DESTİNASYONLARIN BİRBİRİNE BAĞLANAMAMASI
* Türkiye turizminin en büyük eksiklerinden biri destinasyonları birbirine bağlayamamak. Çapraz
pazarlama ve çoklu destinasyon paketleri bu sorunu nasıl çözebilir?
- Türkiye turizminin en büyük eksiği, destinasyonların birbirine bağlanamaması. Antalya’ya gelen
turist yalnızca otelinde tatil yapıyor; oysa onu başka bölgelere yönlendirmek mümkün. Artık zamanı
geldi. Sabah Bodrum’dan kalkan uçak Edremit’e inse, turist Kazdağları’nda yürüyüş yapabilir, Ayvalık
sokaklarını gezebilir, Edremit’in termal sularında şifa bulabilir. Sabah Antalya’dan Çanakkale’ye giden
uçak, öğleye doğru Troya Antik Kenti’nde, Assos’ta ya da Gelibolu’da olabilir. İsteyen Bergama’yı
gezebilir. Özellikle uzun yıllardır Antalya’ya gelen müdavimler zaten yeni gezi ve turlar talep
ediyor. Çoklu destinasyon paketleri (ör. “Antalya + Çanakkale + Bodrum + Ayvalık”)
yaygınlaştırılmalı. Bu model, hem turistin kalış süresini uzatır ve daha değerli ve varlıklı turisti ilk defa
Türkiye’ye getirir. Çapraz pazarlama artık bir seçenek değil, stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir.
AVRUPALI DERNEKLERİ TÜRKİYE’YE GETİRMENİN YOLLARI ARANMALI
*2026 için fiyat ve imaj stratejileri nasıl olmalı? Turist güveni ve Türkiye’nin uluslararası imajını
güçlendirmek için hangi adımlar kritik?
-Fiyat stratejisinde öncelik, erken rezervasyon güvenini yeniden sağlamak. Fiyat-kalite dengesi
kurulmalı ve yabancı ile yerliye ayrı fiyat uygulamaları kaldırılmalıdır. Rakip ülkelerle (İspanya,
Yunanistan, İtalya) düzenli fiyat kıyasları yapılmalı; menü ve hizmet fiyatlarında şeffaflık
sağlanmalı, fahiş fiyat denetimleri sıklaştırılmalıdır. İmaj iyileştirme çalışmaları da eşit derecede önem
taşıyor. Demokrasi, hukuk ve özgürlükler konusu turizmi zorluyor; olumlu adımlar atmak zorundayız.
Kardeş şehir projeleri ve sivil toplum kuruluşlarının sahadaki etkinlikleri artırılmalı; kültürel etkinlikler
ve toplumlar arası buluşmalar yaygınlaştırılmalı. Tanıtım yalnızca fotoğraf ve video ile sınırlı
kalmamalı. Avrupa kamuoyuna yönelik kriz iletişimi profesyonelce yürütülmeli. Özellikle Avrupa’daki
yaşlılar, aileler, sporcular, sendikalar, kiliseler ve 2 milyonun üzerinde dernek ile çeşitli çalışmalar
yapılmalı. Avrupa’da dernekler işlev ve yapı olarak çok güçlü. Her yıl Türkiye’yi tanıyan ve kendi içinde
Türkiye’yi gündeme getiren derneklerin sayısını artırıp onları grup olarak Türkiye’ye getirmenin
yollarını aramalıyız.
60 YILDA 12 AY TURİZMİ BİR TÜRLÜ GERÇEKLEŞTİREMEDİK
* 2026 turizmi için insan kaynakları ve sürdürülebilirlik açısından hangi adımlar kritik olacak?
- Türk turizmi artık profesyonel olarak 60. yılına doğru gidiyor. 12 ay turizmi bir türlü
gerçekleştiremedik. Ancak şimdi mecburuz. Sayılar çok büyük, personeli tutmak için 12 ay istihdam
modeli geliştirilmek mecburiyetindeyiz. Bodrum ve Antalya’da uluslararası turizm akademileri
kurulmalı. Türkiye’de turizm eğitimi de marka olmalı. Ücretler iyileştirilmeli, çalışma koşulları insani
hale getirilmeli. Lojman koşulları standarda bağlanmalı.
2026’DA ÇİN VE HİNDİSTAN İÇİN BÜYÜK TANITIM SEFERBERLİĞİ BAŞLATILMALI
Yeni pazarlar ve mevcut pazarların durumu 2026 planlarını nasıl şekillendiriyor?
2026’da Çin ve Hindistan için büyük tanıtım seferberliği başlatılmalı. Termal turizm özellikle Edremit
Körfezi ve Afyon ile iç piyasanın pek rağbet etmediği aylarda Avrupa’daki Best Ager segmentine özel
kampanyalar ile pazarlanmalı. Türkiye, aslında dünyanın en büyük wellness ve fitness ülkelerinden
biri; doğal kaynakları, termal tesisleri, modern spa merkezleri ve dört mevsim elverişli iklimiyle
rakipsiz bir potansiyele sahip. Ancak bu avantaj, uluslararası piyasalara tam olarak yansıtılamıyor.
Özellikle kış aylarında “deniz ve mayo” yerine, ısıtılmış bir havuz kenarında bornoz giymiş 50 yaş üstü
çiftler motifleri kullanılarak Best Ager segmentine hitap eden özgün kampanyalar tasarlanmalı.
TURİZM SADECE ANKARA’DAN YÖNETİLEMEZ
*Yerel yönetimler turizmde hangi rolü üstlenmeli?
-2026 için kritik bir adım da belediyelerin sorumluluk almasıdır. Türkiye’de 01.01’den itibaren yerel
turizm şûraları düzenlenmeli; belediyeler, otelciler, acenteler, rehberler, güvenlik birimleri, sağlık
kuruluşları ve yerel esnaf aynı masada buluşmalı. Yapılacak hizmetler, güvenlik ve altyapı
geliştirmeleri şeffaf şekilde tespit edilmeli ve yayınlanmalı. Denetim ve takip programları ilan
edilmeli; her yıl performans raporu açıklanmalı. Bu şeffaflık, yerel halkın, turizm çalışanlarının ve tüm
pazarlama-satış paydaşlarının destinasyona olan güvenini yeniden inşa eder. Turizm sadece
Ankara’dan yönetilemez; destinasyonun tamamı ortak sorumluluktur.
DOĞRU ADIMLAR ATILIRSA DÜNYA TURİZMİNDE İLK 5 ARASINDA
*Son olarak 2025’in turizme verdiği mesajı nasıl özetlersiniz?
-2025, Türk turizmi için yalnızca bir kriz değil, aynı zamanda uyarı yılı oldu. Bu uyarıyı dikkate
almazsak, Türkiye günü kurtarır ama geleceğini kaybeder. Ancak doğru adımlar atılırsa, Türkiye
muhteşem tesisleri ve özverili turizmci ordusuyla yeniden dünyanın en cazip tatil ülkesi olarak kısa
sürede, kalıcı biçimde dünya turizminde ilk 5 arasında yukarıya doğru yerini sağlamlaştırır.
Fulya OMAÇ / İZMİR
Yorumlar (0)
İlginizi Çekebilir