Aşk gözle değil, ruhla görür

14 Şubat, 1800’lü yıllarda Amerikalı Esther Howland'ın ilk ‘Sevgililer Günü’ kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline geldi.

Yaşam Yayın: 12 Şubat 2022 - Cumartesi - Güncelleme: 12.02.2022 14:08:29
Editör -
Okuma Süresi: 10 dk.
Google News
Köklerini Roma döneminde Lupercalia adı verilen bir festivalden aldığı düşünülen ve tüm
dünyada aşk ve romantizmin kutlandığı özel bir gün olan ‘14 Şubat Sevgililer Günü’
ülkemizde de her geçen yıl daha bir coşkuyla kutlanıyor. Türkiye’de 1990’lı yıllarda sınırlı
çevrede başlayan ve önce gazetelere verilen küçük ilanlarla kamuoyunun haberdar
olduğu ‘Sevgililer Günü’ günümüzde tıpkı ‘Yılbaşı’, ‘Anneler Günü’ ve ‘Babalar Günü’
kutlamaları gibi özel günlerin arasında yerini aldı.
Sevgililerin sevgilerini doyasıya ifade ettikleri, birbirlerine hediyeler aldıkları, sürprizler ve
jestler yaptıkları, baş başa mum ışığında özel hazırlanmış masada kadeh tokuşturdukları,
romantik müzik eşliğinde dans ettikleri, birbirlerine aşk sözcükleri fısıldadıkları bu özel
günde sevgi, aşk ve tutkuyla buluşur. Başrolde ise aşkın rengi kırmızı vardır…
Günler öncesinden çiftler arasında bir heyecan başlar. Bu özel günü unutulmaz kılmak
için ne tür organizasyonlar ve jestler yapılabilir düşünceleri çiftleri tatlı bir telaşın içine
sürükler. Birçok mağaza gezilerek, internette araştırmalar yapılarak sevgiliye yani sevilen
kişiye en beğeneceği ve en çok sahip olmak istediği hediye alınır. Ve beklenen gün
geldiğinde hayat sevgililer için durur adeta.
Kutladığımız bu Sevgililer Günü’nün (St. Valantine’s Day) hazin bir hikayesi var. Aziz
Valentinus’un zalim kral Claidus’un yasağına uymayarak sevenleri kavuşturmak için
gizlice kıydığı nikah ne yazık ki tatsız bir sonla bitiyor..
Gelin hep birlikte ‘Sevgililer Günü’nün doğduğu III.yüzyıla bir yolculuğa
çıkalım..
SEVGİLİLER GÜNÜ’NÜN HAZİN ÖYKÜSÜ
Sevgililer Günü’nün başlangıç tarihi eski Roma İmparatorluğu dönemine uzanıyor. Eski
Roma’da 14 Şubat günü, bütün Roma halkı için önemli bir gün. Çünkü bu günde Roma
tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Februata Juna adına bir kutsama töreni yapılırmış.
Juna ayrıca Roma halkı tarafından ‘Kadınlık ve Evlilik Tanrıçası olarak da biliniyor. Bu
günü takip eden 15 Şubat gününde ise Lupercalia Festivali başlıyor. Bu festival halkın
genç nüfusu için büyük önem taşıyormuş. Yaşantıları kesin kurallar ile sınırlandırılarak
birliktelik yaşama şansı olmayan gençler, sadece bu bayram süresince bile olsa
birbirlerinin partneri oluyorlarmış. Eski bir gelenek olan Lupercalia Festivali’nin arife günü
yapılan çekilişle, hangi genç bayanın hangi genç erkekle bir çift oluşturacakları belli
oluyormuş. Ayrıca gençler geleneksel olarak bu günde birbirlerine hediyeler verirlermiş.
Yaşanan bu birliktelikler esnasında birbirlerine aşık olan çiftler, festivalden sonra
genellikle evlenirlermiş.
ZALİM İMPARATOR CLAUDİUS, NİŞAN VE EVLİLİKLERİ YASAKLAR
Roma tahtında o dönemde İmparator 2. Claudius vardı. ‘Zalim’ lakaplı Claudius, Roma’yı
kendi katı kurallarıyla zalimce yöneten, aşırı derecede savaş ve askerlik tutkunu bir
hükümdarmış. Onun için en büyük problem, ordusunda savaşacak asker bulamamakmış.
Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşıklarını ve ailelerini bırakmak
istememeleriymiş. İşte bu yüzden Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri yasaklamış.
İmparator, Romalıların 12 Tanrı’ya tapmalarını, aksi takdirde özellikle Hıristiyanlılarla
ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını ilan etmiş.
AZİZ VALANTİNUS ÇİFTLERİ GİZLİCE EVLENDİRMEYE DEVAM EDER
Bu emre uymayanların arasında papaz Aziz Valentinus da vardı. Claidus’un yasağına
rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam eder. Ancak İmparator bu durumu bir süre
sonra öğrenir ve Aziz Valentinus’u tutuklatarak, ölüme mahkum eder.Hapiste Valentine
 
gardiyanın kızına aşık olur ve 14 Şubatta idama götürülürken Senin Valentineın imzalı
bir aşk mektubu gönderir. Günümüzde Sevgililer Günü'nde insanların birbirine kart
göndermesinin kökeni de buradan gelir.
Milattan sonra 270 yılı 14 Şubat günü Hıristiyan şehitliğine gömülür. Valentinus sonradan
Papa 1. Julius tarafından ‘Porta Valentini’ adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür
(Şimdi orada Roma’da Praxedes Kilisesi var). Bu olaydan 226 yıl sonra, 496’da Papa
Gelasius, Aziz Valentine’i onurlandırmak için Şubat 14’ü ‘Aziz Valentine Günü’ olarak ilan
eder. Aziz Valentine de bütün sevenlerin koruyucu azizi haline gelip böyle anılmaya
başlar.
HIRİSTİYANLIĞIN GÜÇLENMESİNDEN SONRA PAGAN İNANÇLARI YASAKLANDI
Aynı zamanlarda Roma’daki putperest paganlar, Lupercalia bayramını kendi putperest
tanrıları için de kutluyorlardı. Bayram öncesi yapılan geleneksel çekilişi ise seremoniye
bağlı kalarak kendileri için uygulamaya başladılar. Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra
pagan inançları yasaklandı veya yerlerine Hıristiyan versiyonlar getirilmeye başlandı.
Yasaklanan bu geleneğin yerine Papalık, azizlerin adlarının yazılı olduğu listeleri
sergilemeye başladı. Hıristiyan kilisesinin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar, bu
törenlerde özellikle de evlenmemiş gençlerin putperestler ile anılmasından rahatsız
oldukları için bir çözüm buldular. Aziz Valentine’nin Lupercalia Bayramı öncesi öldürülmüş
olması iyi bir rastlantıydı. Bu gençlerin isimlerinin azizlerle birlikte anılmasını istedikleri
için Lupercalia Bayramı’nın başladığı günü ‘Aziz Valentine Günü’ olarak kutlamaya
başladılar. Aziz Valentine Hıristiyanlığın simgesi olan sevgi ve evlilik kurumu ile
kişiselleştirildi. Böylece Roma’nın bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla, Hıristiyanlığın
evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu.
GÜNÜMÜZDE KUTLAMALAR
Hem dini, hem romantik hem de ticari özelliklere sahip bu özel gün, günümüzde
sevenlerin sevgilerini birbirlerine küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde
kutlanıyor. Temelinde yine birleşme, bütünleşme ve üreme güdüsü yani bereketlilik var.
Aşkı yasaklayan zalim hükümdarın binlerce yıllık anısı kozmik şakacının oyunuyla artık
‘Aşk’ yüzünden akla gelip kutlanmakta. Ve yeryüzünde kadın ile erkek var olduğu sürece
de kutlanmaya devam edecek.
AŞKIN İLK SOLUĞU MANTIĞIN SON SOLUĞUDUR
III. yüzyılda sevgiyi yaşamak ve sevenlerin kavuşması bu kadar zorken, günümüzde ise
kavuşulabilirlik içerisindeki sevgileri ne yazık ki tüketmekteyiz. Thomas Bailey Aldrich’in,
"Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır” sözündeki tespitini
yaşamayan aşık çok azdır. Kimisi tüm zorluklara rağmen aşkı için mücadele ederken
kimisi de maalesef pes etme yolunu seçer. Rönesans Dönemi'nin büyük isimlerinden
İngiliz şair, oyun yazarı ve tiyatro oyuncusu William Shakespeare, "Değişiklikle
karşılaşınca değişen aşk, aşk değildir” sözüyle adeta bu pes edenlere sevgilerinin gerçek
sevgi olmadığına atıfta bulunur. Ayrıca “Aşk gözle değil ruhla görülür." diyerek de
sevginin yüreğin yansıması olduğuna dikkat çeker. Costance Foster ise "Sevgi bizi
zamanın yıkımından koruyan yıkılmaz bir kaledir” diyerek sevginin gücünü dile getirir.
Ünlü filozof Augustinus ise ne de güzel tarif etmiş sevgiyi, "Sevgi ruhun güzelliğidir"
diyerek. Ünlü Fransız yazar Madame De Scudery’in şu sözüne de katılmamak mümkün
değil. "İnsan sevmeye başladı mı, yaşamaya da başlar." Antoine Bret ise "Aşkın ilk soluğu
mantığın son soluğudur" der. Haklıdır da, çünkü bir aşık, olup biteni değil, görmek
istediğini görür. Aşığın kanatları vardır ama gözleri kördür. Yoluna çıkanlara aldırış
etmeden aceleyle kafasına estiği yere kanat açar.
DUYGULARIMIZ BİR KUŞ KANADI GİBİ ÇIRPINIR DURUR YÜREĞİNİZDE
İçten gelen ve kişinin yüreğinin en derinlerinden seslenen sevgi üzerine yüzyıllardır çeşitli
sözler söylenmiş, şiirler ve şarkılar yazılmış, resimler yapılmış, sevgi en güzel şekilde
sanat eserlerine yansıtılmış. Büyük bir aşkla sevdiğimiz ve dünyada en değer verdiğiniz
varlığa dair duygularımız bir kuş kanadı gibi çırpınır durur yüreğinizde. Kalbimizi kıpır
kıpır yapan bu derin duyguları ise en güzel ifade eden iki kelime ‘Seni Seviyorum’..
 
Hayatımıza anlam katan, içimizi coşturan, kalbimizi kıpır kıpır attıran, bizi heyecanlandırıp
adrenalimizi yükselten, ruhumuzu okşayan sevdiğimize duygularımızı ifade etmede
anahtar kelimeler olmuş bu iki sözcük. Yıllarca aynı kültürü paylaştığımız Yunanlılar
‘Sayapo, İngilizler ‘I love you, Fransızlar ‘Je t'aime’, Almanlar ‘Ich liebe dich’, İtalyanlar
‘Ti amo’ diye ifade emişler sevdiklerine duygularını. Bu iki sözcüğü kimisi kolayca telaffuz
ederken kimisi de nedense dile getirmeyi pek sevmez. Oysaki sevgi duygularınızı da içine
katarak ne kadar çok ifade edilirse ve bu söylem davranışlarla da gösterilip karşı tarafa
htirilirse kalpler arasında mesafeleri yakınlaştırır, ilişkileri düzeltir, insanın içini ısıtıp,
sevgi ile doldurur. Bu iki kelime kullandıkça tükenmeyecek, geri dönüşleri katlanarak
artacaktır! Çünkü dünyada paylaşarak büyüyen tek şey ‘SEVGİ’dir. O halde diyorum ki;
Kalbimin ritmini değiştiren, gülüşlerimin sebebi, iyikilerimin en çok yakıştığı insan, canım
aşkım ‘Seni Çok Seviyorum’.. Aşk yolunda birlikte, sonsuza dek ikimiz…
‘insanın hayatında bir sevdiği olmayınca bir yanı hep eksiktir’ diye düşünürüm. Aşk
tesadüfleri sever ve bazen hiç aklımızda fikrimizde yokken, olup olmadık bir anda biri
girer hayatımıza ve onun ömrümüzün sonuna dek hayatımızda olmasını isteriz. Her
yüreğin bir gün tamamlanmasını diliyor ve yolu sevgiden geçen tüm kalplerin ‘Sevgililer
Günü’nü kutluyorum. Dilerim elleriniz sevdiğinizin elinden ömür boyu ayrılmaz..
Sevgiyle kalın..
Fulya OMAÇ
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
pub-1785681847249596 2497439732